Dostluk mu, Yoksa Yansıma mı?!.

Dostluk mu, Yoksa Yansıma mı?!.
Ahmet Aygen


Düzgün biri gibi görünürken manevi ve ahlâki yönden çökmüş, raydan, yoldan çıkmış ve bu haline içten içe üzüldüğümüz kişilere hem sitem eder hem de hayret ederiz...

Kendi kendimize sorarız:

“Hiç yanında bunu uyaran bir dostu yok mu?” diye...

Zamanında senin, benim “Aman bozulma!” uyarılarımız, çoğu zaman güç zehirlenmesinin gölgesinde boşa çıkmıştır.

Zaten gösterilen bu tavır, bizi o tür insanların alanından bir hayli uzaklaştırmıştır.

Onun sosyal hayatındaki saygınlığını işaret ederek düşünürüz;

“Bu nasıl bir yaşantı, bu nasıl davranış, bu nasıl karakter yansıması?
Bu nasıl maddiyat açlığı, bu nasıl nefis azgınlığı, bu nasıl makam istismarı?”

Yine de kendi adamlığımıza dayanarak umut ederiz:

“Yanında gerçek bir dostu olsaydı eğer, ‘Kendine biraz çeki düzen ver!’ diye uyarırdı.”

Belki de bir başkasının sözü daha etkili olur diye bekleriz.

Ama nafile… Çünkü insanoğlunun beslendiği alan aynı azgınlıkta buluşunca, sana göre düzeltilmesi gereken karakter, başkalarına göre daha da azgınlaşması gereken bir zafer gibi görünüyor olabilir.

Yazar Erdal Demirkıran’ın şu tarifi ne kadar da yerindedir:

“Şeytan, uyuyakaldı bir gün.
Rüzgâr sert esti.
Üç tüy düştü şeytandan dünyaya.
Biri paraya yapıştı,
diğeri mevkiye,
öteki de ihtirasa.”

Etrafımızdaki bu “şeytandan üç tüy” kapmış insanlara dikkat etmemiz gerekir.

Ya kurtarılması gerekenleri bu tüylerden arındırmak ya da bulaşmamak için onlardan uzak durmamız gerekir.

Nitekim Allah (cc), dostluğun hakikatini şöyle vurgular:

"Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah'a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız."
(Hucurât Suresi, 49:10)

Ve bizleri nefis tehlikelerinden korumak için şöyle buyurur:

"Şüphesiz insan, ciddi bir muhasebeye tabi tutulmuştur ve amellerinizi muhâfaza edici (melek)ler vardır."
(İnfitâr Suresi, 82:10)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise dostluğun sorumluluğunu çok güzel ifade eder:

“İnsan, dostunun yaşayış tarzından etkilenir. O halde her biriniz dost edineceği kişiye dikkat etsin!” (Ebû Dâvûd, Edeb 16; Tirmizî, Zühd 45)

Ve gerçek bir dostun görevini şöyle açıklar:

"En hayırlı insanlar, diğer insanlara en çok fayda sağlayanlardır."
(Münzirî, Edebü’l-Müfred)

Herkesin, azgınlaşmanın pençesine düşmekten kurtaran, uyaran bir gerçek dostu olmalı.

Çünkü bir dost, sadece seni sevdiğini söylerken değil, bazen "Dur, saptın!" dediğinde asıl dostluğunu gösterir.

Sözünü dinleten ve sözünü dinleyen bir dost ilişkisi, koruyucu bir zırhtır.
Ne mutlu böyle bir dostluğu olanlara...

Ve ne mutlu, bir dostun bu zırhını başkasına giydirmeye bilenlere...

"Allah'ım, bizi kibir, maddiyat ve makam tutkusuyla azgınlaşmaktan korusun. Bize doğruyu söyleten, söyleneni duyan, hatamızı görüp bizi nazikçe uyaran bir dost nasip etsin. Kalbimizi kibir ve riyadan temiz eylesin. Amin."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaç Nefes Kaldı, Ömürden Geriye?!.

Açız!.. Diye Bağırıp, Nimet Denizinde Boğulanlara!..

Sabretmek; Teslim Olmak Değildir!..