Açız! Diye Bağırıp, Nimet Denizinde Boğulanlara!..



Açız! Diye Bağırıp, Rahmet Denizinde Boğulanlara!..
Ahmet Aygen


Değerli Dostlar!..

Şükür, Allah’a duyulan minneti ifade etse de Allah’ın lütfettiği nimetlerin karşılığını kendi cinsinden vermektir. Sözle yapılan şükür işin kolayına kaçarak sadece gönül borcunu eda etmek olur ki Allah’ın kastettiği bu değildir. “Her nimetin şükrü kendi cinsinden olur” yani Allah bize ne ikram ettiyse bizim de başkalarıyla bunu paylaşmamız gerekir! Örneğin Allah’ın verdiği ilmi herhangi bir menfaat gütmeden insanlarla paylaşmak, çok zor şartlarda da olsa kazanılan parayı kimseden minnet beklemeden infak etmek, yapılan hayrı riyaya bulaşmadan ve çıkar gözetmeden toplumun hizmetine sunmaktır.

Şükretmezsek ne olur nimet elimizden gider, azap kelimesi mahrumiyet demektir.

"Eğer şükreder, iman ederseniz Allah sizi neye azaba uğratsın? Allah şükredenlerin mükâfatını verici, (onların ne yapdıklarını) hakkıyla bilicidir.” (Nisa, 4/147)

Kur’an, Oruç ve Rahmet ayı olan Ramazan ayı, aynı zamanda kullar için ibadet ve şükretme ayıdır. Mesuliyet olarak şükür daimidir.  Allah’ın kulları, onun nimetlerine karşı ölüm kendilerine gelene kadar ibadet ve kulluk etmekle görevlidir. Ramazanla birlikte Cenabı Hakkın ibadetlere bol bol mükâfat vermesi açısından kulların şükür ve salih amelde yarış ayıdır Ramazan.

Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ramazan ayı, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olan Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçlu geçirsin.”(Bakara,2/185)

Hz. Peygamber Ramazan hutbesinde :”Kim bu ayda bir iyilik yaparsa, diğer aylarda bir farz sevabı, bu ay da bir farz işleyen de, diğer aylarda yetmiş farz işlemiş sevabı kazanır.” ( et-Terğib, 2/98 ) buyurmuşlardır.

Tarihçilerimizin anlattığına göre; Çanakkale savaşı esnasında şanlı Ecdadlarımız Oruç tutmuşlardır. İşte onlardan biri de şöyledir.

Bu bir mektuptur ve babası kızına yazmıştır.
 
... Hacı Baba evde tesadüfen bulduğu Osmanlıca yazılmış anı defterini okuyunca gözyaşlarına boğulur. Ev halkını masanın etrafında toplayıp onlara da okur. Hacı Baba okudukça, masanın etrafındakilerin gözyaşları sel olur:

"Benim güzel kızım, evvela gözlerinden öperim. Bugün Temmuz ayının 14'üdür. Ramazan-ı Şerif'in ikinci günü. Şeyhülislam Ürgüplü Mustafa Efendi, fetva yayınlamış derler de, Çanakkale cephesinde harp eden askerin oruç tutmamasına ruhsat vardır.
Lakin benim içim rahat etmedi. Gece nöbette, siperin önünde iki kök çiriş buldum. (Çiriş: Yaban Pırasası yemlik)Allah'ın hikmeti, nasıl kalmış ise onca harabatın içinde...

Onunla sahurumu yaptım, lakin kimseye söylemedim.
Bütün gün yeni siperler kazmakla iştigal ettik. Bir kerecik bile susamadım. İftara doğru düşman, taarruzu arttırdı. İçimden 'İftar etmeye fırsat kalmayacak' diye geçti. Sonra komutanın emriyle bütün atışlar birdenbire durdu.

Siperlerden birinden bir asker çıktı. Düşman taarruzuna aldırmadan 'Allah-u Ekber' diye akşam ezanını okumaya başladı. Yanıma döndüm, elden ele dolaşan mataralar vardı. Bir yudum içen, yanındakine veriyor. En son bana geldi. Dudaklarım titredi. Ben de diyordum ki, bir tek baban oruçludur.

Lakin bütün bölük oruçluymuş. İçime bir ateş düştü o an. Ben o iki çirişi yedim ya, bunca insan sahursuzken ben onları nasıl yedim? Ben şimdi gardaşlarımın hakkını nasıl öderim? Ezurumlu’nun, Darendeli'nin, iftarını yapmadan şehit düşen Yeniceli'nin hakkını nasıl öderim?"

Masadaki herkes gözyaşı dökerken, Hacı Baba konuşmaya devam eder; "Defteri nereden buldunuz bilmiyorum ama eğer sahibi yoksa bunu herkesin görmesini isterim.
 
İftarını, sahurunu yaptığımız Ramazan'ların kıymetini bilelim..."
Ramazan'ın ruhu bundan daha iyi nasıl anlatılır bilmem ama bildiğim bir şey var.

Bizim önce "ÇANAKKALE RUHUNA" niyet etmemiz lazım! Vesselam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaç Nefes Kaldı, Ömürden Geriye?!.

İnsanın En Büyük Düşmanı Kimdir?

Tamah ve Hırs Böyle Bir Şey!...