Ne Söylediğin Kadar, Nasıl Söylediğinde Önemli!...

Ne Söylediğin Kadar, Nasıl Söylediğinde Önemli!..
Ahmet Aygen


Padişah, bir gece rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı içinde uyanır. Vezirini çağırıp sarayın rüya tabircisinin hemen huzuruna getirilmesini buyurur. Uyku sersemi tabirci başı yanına gelince padişah rüyasını anlatıp sorar: 

‘’Tabirci başı bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir, hele bir söyle.’’  Tabirci başı biraz düşünür; sonra utana sıkıla birazda can korkusundan çekinerek:

‘’Şerdir, Padişahım. Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki, tüm yakınlarınızın gözlerinizin önünde birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.’’ der. Bir an sessizlik olur, ardından padişah kükrer:’’Tez atın şunu zindana, felaket habercisi neymiş öğrensin!’’Tabirci başı yaka paça götürülüp zindana atılır.
 
Padişah bir başka tabircinin bulunmasını emreder. Huzuruna getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar: ‘’Hayır mıdır, şer midir?’’ der. İkinci tabirci de önce biraz düşünür; ama sonra yüzü aydınlanır:

"Hayırdır, Padişahım! Bu rüya, tüm yakınlarınızdan daha uzun yaşayacağınızı gösterir. Daha nice seneler boyu ülkenizi yönetebileceksiniz.’’der. Padişah, ağzı kulaklarında buyurur: ’’ Bu tabirciye iki kese altın verin!’’ 

Başından sonuna durumu izleyenler, tabirciye sorar:’’Aslında sen de tabirci başı da aynı şeyi söyledin. Neden onu cezalandırdı da seni ödüllendirdi?’’ Tabirci güler: ‘’Elbette aynı şeyi söyledik; ama önemli olan, kimilerine NE söylediğin değil, NASIL söylediğindir.’’der.

Ne oldu şimdi buna, ne dedim ki ben?” diye düşündüğünüz ya da aradan zaman geçtikten sonra arkadaşınızın size söylediklerini düşünüp aslında neler söylemiş olduğunun farkına vardığınız oldu mu hiç?
 
Hal ve davranışlarımızı, duygularımızı, fikirlerimizi ve kişiliğimizi sözlü ya da sözsüz ortaya çıkararak iletişim kuruyoruz.
 
Dinlerken karşımızdakinin sadece ağzından çıkan sözleri duymak değil yüzü, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da görmek istiyoruz. Dinleyici durumundayken önemsediğimiz noktaları konuşmacıyken önemsiyor muyuz?
 
Kullandığımız dil, ses-tonlama, beden dili ve belki de en önemlisi duygumuz anlatmak istediğimize ne kadar uygun? Her biri ayrı ayrı değinilmesi gereken konular. Bu gün kendimizi ifade ederken kullandığımız dilin anlatmak istediğimize etkisinden bahsetmek istiyorum. Unutmayın sen dili çatışma dili ben dili iletişim dilidir. Ben dili günlük konuşmalarımızda ne düşündüğümüzü ve ne hissettiğimizi birinci tekil kişi ağzından aktaran konuşma şeklidir, yargısız ve yorumsuz mesajlar taşır.

(Ödevlerini yapmaman beni kaygılandırıyor.) Karşımızdaki kişiyi savunmaya yönlendirmez ve suçluluk duygusu içinde bırakmaz. Kişiyi düşünmeye yönlendirir, anlaşmazlık olmasını engeller. Ben dilini kullandığımızda konuşana önyargısız yaklaşacak ve davranışının bizim üzerimizdeki etkilerine yoğunlaşacaktır. Sen dili kişiye kendini suçlu hissettirir ve kullandığımızda karşı taraf cevabı yapıştırma planları yapacaktır. Tekrardan iletişim kurma isteğini ortadan kaldırır, problemin neyden kaynaklandığının anlaşılmamasına sebep olur.

(Ödevlerini yapmayan sorumsuzun tekisin!) “Ben bu davranışından dolayı üzüldüm, kendimi kötü hissettim.”dediğimizde bizi dinleyen yargılamaya geçmeyecek, bizimle empati kurmaya çalışacaktır. 

Örnekleri çoğaltmak mümkün: “Böyle düşünmekte hatalısın” yerine “Ben böyle düşünüyorum.”  ‘’ Sen geç kaldın, çok iyi bir fırsatı kaçırdım.’’yerine ’’ Geç kalman çok iyi bir fırsatı kaçırmama sebep oldu, çok üzüldüm.’’ ‘’ Çok dikkatsizsin, her zaman hatalarını düzeltmek zorunda kalıyorum.’’yerine’’  Sürekli yaptığın hataları düzeltiyor olmak beni çok yoruyor.’’… dersek iletmek istediğimiz içerik aynı olacak ancak anlamı farklılaşacaktır.
 
Eminim bu konuyla ilgili bizzat yaşadığınız durumlar olmuştur ve şu an bunlardan en az birini hatırlıyorsunuzdur.
 
Anne-baba evlatlarıyla, evlatlar anne babayla; kardeşler birbirleriyle; öğretmen öğrenciyle, öğrenci öğretmeniyle; esnaf müşterisiyle, müşteri esnafla; karı koca birbiriyle; devlet adamı halkıyla, halk devlet adamıyla; aydını halkıyla, halk aydınıyla doğru iletişim kurduğunda belki o zaman hayalini kurduğumuz topluma ulaşabiliriz.   Her şey üslupta saklıdır. Bunu unutmayın.

Öyleyse şunu artık net olarak ortaya koyabiliriz:‘’Ne söylediğin kadar nasıl söylediğin de önemlidir…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaç Nefes Kaldı, Ömürden Geriye?!.

Açız! Diye Bağırıp, Nimet Denizinde Boğulanlara!..

İyi insan olmak için dindar olmaya, Müslüman olmaya gerek yok mu?