Yorulmadan Çalışanlar, Çalışmadan Yorulanlar…

Yorulmadan Çalışanlar, Çalışmadan Yorulanlar...
Yazan: Ahmet Aygen (Diyanet Aylık Dergi, Haziran 1995)

         Dergide Orjinal Sayfayı Aç

Yorulmadan Çalışanlar, Çalışmadan Yorulanlar...
Ahmet Aygen

Çalışmak! Hayat ile içiçe olan bir hareket tarzı, hayata bağlanmanın ve anlam kazandırmanın kaçınılmaz kuralıdır. Çalışmayan insan kendini boşlukta hisseder, belirli bir hayat düzeni kuramaz.

Yalnız, çalışma anlayışının çeşitli yönleri vardır. En önemli sayılan iki çalışma şeklinin kısa analizi şöyle yapılabilir.

Bütün olumsuzluklara rağmen pırıl pırıl iş çıkaran insanların çalışma anlayışı ve bütün imkanlara rağmen kaytarmanın yollarını zorlayarak gününü gün eden, ama ücretini tam alan insanların çalışma anlayışı...

Zamanını alın teriyle kazanılmış para gibi kullanıp çalışmayı zevk haline getirebilen, çalışmaktan sıkılmayan, yorulmadan iş üretebilen ve yaptığı işin hakkını verebilen insan mutlu insandır. İşinde verimli olmanın verdiği huzur onu kısa zamanda dinlendirir, yarının getireceği iş onu üzmez, sevindirir.

Zamanını kumarhanede parasını kaybeden kumarcı gibi harcayan insan çalışmadan yorulur. Çünkü görev yeri, iş yeri onun için azap yeridir, dert yeridir. Verimsizliği nedeniyle, çevresinin sessiz tepki imaları onu daha da yorar, eğer vur- dum-duymaz cinsten birileri değillerse, bu gibiler için devamlı yorgunluk, gecesi gündüzü stres içinde geçen bir insan olmak kendi elleriyle çizdikleri bir kader haline gelir.

Bir iş yerinde yönetim odasının kapısında "Ziyaretin en makbul olanı kısa olanıdır" levhasını ilk gördüğümde duygulandığımı hiç unutmam. Bu levha zaman, emek ve verim arasındaki sıkı ilişkiyi özetleyen cebirsel bir denklem niteliğindedir. İş hayatının üç ana faktörünü dengelemenin matematiksel ifadesidir. Bu denge kurulmadığı zaman, şikayetten kurtulmak mümkün değildir. Çalışanlar yorgunluktan şikayet ederler, çalışmayanlar da işsizlikten... işsizlik yorgunudurlar. Belki de yaşadığımız çağın bir özelliği.

Bazı küçük farklarla hemen herkes yorgunluktan yakınır. Ne işte olursa olsun vücut gücüyle çalışsın, beyin gücüyle çalışsın, insanların çoğu yorgunluktan şikayetçidirler. Hafta sonu tatilleri, yıllık izinler bu yorgunluk şikayetlerini kırmak ve dindirmek için konmuş olmalıdır. Yine de yorgunluk şikayetleri bitmez. Hafta sonu tatilinde evde toplanan aile fertleri birbirlerinden rahatsızdırlar. Çünkü dinlenme anlayışları uyuşmaz. Küçükler büyüklerden, büyükler de küçüklerden şikayetçidirler. Yazlıklarda, deniz kenarındaki sayfiye yerlerinde yine yorgunluk şikayetleri vardır. Hiç çalışmayan insanlar bile rahat değildir. Tembellik yorgunudurlar.

Genç insanlar da yorgundur, bitkindir, umutsuzdur. Çağımız biraz da yorgun insanlar çağıymış gibi bir görünüm arzediyor, kuşkulardan yorgun, seviyesizlikten, umutsuzluktan, başarısızlıktan ve güçsüzlükten yorgun insanlar çağında yaşıyoruz.

Aslında yorgunluk, sevgi ve nefret duygularıyla doğrudan ilişkisi olan psikolojik bir haldir. Sevgi dinlendirir, nefret yorar. Severek yapılan bir iş, ağır da olsa yorgunluğu hissettirmez. İstemeyerek yapılan iş, hafif de olsa insanı yorar. Çevresiyle iyi ilişki kuramayan, daima kusur arayan, herkesin kendisi gibi olmasını isteyen insanlar oturdukları yerde, akıllarından geçirdikleri hayallerle yorulurlar.

Başkalarını kendisi gibi davranmaya ve düşünmeye ikna yollarını ararken, hayal ettiklerini ütopik sonuçlara ulaşamamanın getirdiği moral bozukluğu çoğu zaman hırçınlığa dönüşür. Bu da yorgunluğun katmerlisidir.

Ahlak bilginleri çalışmak konusunda şu ilginç görüşleri ileri sürmüşlerdir: "Çalışmak ile verimli hale dönüştürülemeyen her bilgi boştur, sevgi ile hareketlenmeyen her çalışma kısırdır. Yükselttiğiniz binayı, içinde sevgiliniz oturacakmış gibi ruhunuzun hızıyla yükseltiniz. Tohumları şefkatle ekiniz, ürünleri sevinerek toplayınız. Bütün bunlara sevgilinize bir armağan gözüyle bakınız. Çalışmak, gözle görülebilen bir sevgidir."

Evet, gördüğünüz pırıl pırıl yüzler, ter içinde de olsa içten gülümserler. Çalışırken, kıvançla sohbet eden insanların bakışları, sesleri ve nefesleri yorgunluktan yakınmıyor. Gönlündeki sevgi gücünü, yaptığı işin türüne yansıtan insanlarda bütün vücudu saran bir heyecan vardır. Sevgisizliğin ve umutsuzluğun yorgunluğu ise yorgunluğun en dayanılmazıdır.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaç Nefes Kaldı, Ömürden Geriye?!.

İnsanın En Büyük Düşmanı Kimdir?

Sevdiğinizi Allah İçin Sevin!