Üzüntü Yerine, Sevgi Ekmek!...

Üzüntü Yerine, Sevgi Ekmek!...
Ahmet Aygen



Başkalarını üzerek mutlu olabilmek kendini kandırmakla, o günü geçirip yaşadıklarını bertaraf etmekle eş değerdir anlık yaşamaktır. Düşünmeden, kendini sorgulamadan yüzeysel öylesine gün doldurmaktır. Karşındaki insanın üzüntü ve mutsuzluğundan, bir sevinç kaynağı bulabiliyorsan, prim yapabiliyorsan senin kendine hayrın olmaz ki başkalarına olabilsin.

Kendi sevinci ve mutluluğu adına, karşısında ki insanın üzüntü ve mutsuzluğundan mutlu olabilmek, sevinç devşirmek korkunç bir bencilliktir. Bu inancı ve imanı olmayan insana özgüdür. Kendi derdini onun derdiyle unutmaya çalışmaktır ki tamamen zararı kendinedir.

Her erdemli insan gibi, insanların üzüntü ve mutsuzluğunu giderebilmek adına zor zamanlarında onlara yardımcı olmak, üzüntüsünü paylaşmak olmalı ki bizde mutlu olup, hesap günü zorda kalmayalım.

Bu konuya ilişkin bir kıssa bizi biraz daha düşünmeye, almamız gereken hisseyi almamıza vesile olsun!

Alimlerden biri, talebesi ile gezerken, bir tarlanın yanındaki ağaçlardan birinin altında eski bir çift ayakkabı gördüler. Belli ki o ayakkabılar civarda çalışan birisinin ayakkabısıydı.

Talebe:
"Hocam bu ayakkabıyı saklasak da, sahibi geldiğinde ayakkabısını bulamayınca, o anki halini seyretsek, ne dersin?" dedi.

Hoca:
"Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak doğru değildir. Gel şöyle yapalım; sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip bunu gördüğü zamanki sevincini seyredelim" dedi.

Talebe bu teklifi daha güzel buldu ve adamın Ayakkabısının içine bir miktar para koydu. Hocası ile görünmeyecek şekilde bir ağacın arkasına saklandılar.

Bir müddet sonra, ayakkabının sahibi geldi. Elbiselerini değiştirdi, ayakkabısını giyerken içinde bir şey olduğunu fark etti. Baktığında bunun para olduğunu gördü. Bir müddet etrafına bakındı, hiç kimseyi göremeyince, dizleri üzerine oturdu ve ellerini açıp:

"Ya Rabbi, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğu "Sen"ce malumdur, verdiğin bu nimet için Sana sonsuz şükürler olsun," deyip gözyaşlarına boğuldu ve uzun bir süre ağladı. Bunu gören Hoca ile talebesi de göz yaşlarını tutamadılar...

Sonra Hoca talebesine döndü:
"Bu ilk tekliften daha güzel olmadı mı, şu an daha mutlu değil misin?" dedi.

Talebesi:
"Evet Hocam, daha sevinçliyim. Şimdi, daha evvel anlamadığım şu cümlenin manasını anladım : Verdiğin zaman, aldığın zamankinden daha mutlu olursun”.

Hocası dedi ki:
"Evladım! Güçlü ve haklı olduğunda affetmek: Vermektir."
"Yokluğunda kardeşine dua etmek: Vermektir."
"Haksız iken özür dileyebilmek: Vermektir."
"Başkasının ırzına kem gözle bakmamak: Vermektir.
"İnsanların gönüllerine sevinç ekmek: Vermektir...

Değerli dost'lar!
Malesef içinde yaşadığımız toplumda "Sevincini, başklalarının üzüntüsü üzerinden yaşayanlar" olduğunu bilir, geleceğini başkalarının üzüntüsü üzerinden kurmak isteyenler olduğunu görebiliriz. Bunu günlük hayatımızın her alanında gözlemler ve hissedebiliriz. Kalpleri ancak Allah bilir ama unutmamak lazımdır ki ölüm haktır ve inananlar için de hesap vardır! 

Unutmayalım sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine değil, sevinci üzerine kuralım.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaç Nefes Kaldı, Ömürden Geriye?!.

İnsanın En Büyük Düşmanı Kimdir?

Sevdiğinizi Allah İçin Sevin!